Sinema Koltukları Neden Kırmızı?

  • 27 Mayıs 2020
  • 3.197 kez görüntülendi.
Sinema Koltukları Neden Kırmızı?

Renklerin insan algısı üzerindeki etkileri, ışığı emme yoğunlukları, psikolojik olarak tetikledikleri duygular gibi pek çok başlık altında incelenmiş ve incelenmeye devam etmektedir. Maviden kırmızıya soğuk ve sıcak renkler olarak sıralanan geniş bir yelpazede, insan psikolojisi üzerinden sınıflandırılabilir. Benzer bir sınıflamayı da ışığı emme yoğunlukları üzerinden yapmak mümkündür.

Kırmızı, özellikle duyu tesirinde, dalga boyu en uzun olan ve mutluluk verici renk olarak adlandırılır. Kalp basıncı ile birlikte koku duyusunu da tetiklediği, pek çok klinik gözlemle ortaya konulmuştur. Bu anlamda uyarıcı bir renk olarak adlandırılabilir.

Meclis koltukları neden kırmızı?

Diğer yandan, ışık yansıtılan bir cisim, renk ve maddesel özelliklerine bağlı olarak aldığı ışığı yansıtır veya tutar. Kırmızı, ışığı emme yoğunluğu, renk sıralamasında dördüncü renktir. Yani üzerine aldığı ışığı yansıtması, diğer renklere oranla ortalama bir frekanstadır. Haliyle, karanlık bir ortamda ışığı yoğun olarak emdiği için, yansıtması da o oranda düşer. Bu da, sinema ve tiyatro salonları gibi odağın sahne veya perdede tutulmak istendiği alanlarda kullanımını desteklemektedir.

 

Tarihte Kırmızı Koltukların Kullanımı

Sanat tarihine bakıldığında da, büyük tiyatro salonlarında sahne perdelerinin kalın kırmızı kumaşlarla kullanımı, sahne arkasındaki hazırlığın saklanması olarak tek başına bir nedene bağlanmaz. Heyecan uyandıran bir bekleyişi hazırlamak için göz alıcı bir renk olarak seçilmesi de ön plana çıkmaktadır. Keza o dönem için koltukların kırmızı renkte kullanımı da benzer bir nedene dayandırılır. Karartılmış salondaki pasifliği ise, dönem adına tecrübeyle desteklenen bir tercihe dönüşmüştür.

 

Ve Beyaz Perde!

Charlie Chaplin’in ilk siyah beyaz sessiz sinemayla başlayan büyülü perde, sinema sektörünün ilerlemesi ile renklenmiş ve seslenmişti. Başlangıçta renklerin bir filmi konusu ve sahne, kamera kompozisyonu itibariyle bozduğu, seslerin senaryoyu takip etmekte zorlaştırıcı bir etken olduğu düşünülse de, zaman içerisinde renk ve duygu arasındaki bağ keşfedilmiş, büyülü beyaz perde görsel bir şölene dönüşmüştü. Sarının neşeli bağımsızlığı, turuncunun genç ve coşkun heyecanı, yeşilin sakinliği ve umut vadeden dinginliği sinema sahnesinde yeni bir dili ortaya çıkartmış, yönetmen koltuğundaki isimlerin renklerin diliyle konuşmaya başladığı yeni bir dönemi başlatmıştı. Kırmızının ışıl ışıl bir beyaz perde üzerinde kullanımı ise, verilmek istenen duygunun uç noktalarda yaşanmasında bir tetikleyiciydi. Aşkın, sevginin, tutkunun olduğu kadar, ölümün, acının ve hatta vahşetin dahi izleyiciye aktarımında gizli bir silah gibiydi. Perdedeki öfke sahici, aşk tutkulu, ölüm izleyicinin kalbinin ortasında çınlayan bir gerçekti. Film bir seyirlik hikaye olmaktan çıkıp, izleyen için yadsınamaz bir gerçeklik ile adeta bir yaşanmışlığa dönüşüyordu.

Sinema koltuklarıyla Charlie Chaplin arasındaki bağ nedir

Sinema endüstrisi bu yeni dilin büyüsüne kısa sürede kapılmış, siyah beyazdan dönüşüm hızlı ve geri dönülmesi düşünülmeyen keskin bir yol almıştı. Perdedeki şölenin bitimiyle açılan ışıklarda ise, göze ilk çarpan tanıdık bir hatıraydı; Kırmızı koltuklar…

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.